ABF Tarihçesi

ABF Tarihçesi :

ALEVİ BEKTAŞİ KURULUŞLARI BİRLİĞİ KAPATILDI

Alevi-Bektaşi Derneği'ne kapatma

Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, Alevi-Bektaşi Kuruluşları Birliği Kültür Derneği'nin feshine karar verdi.

Davanın bugünkü karar duruşmasına, bazı davalılar ve avukatları katıldı. Cumhuriyet Savcısı Fuat Samancı'nın esas hakkındaki mütalaasından sonra, davalılar ve avukatları, esas hakkında savunma yaptılar.

Almanya Alevi Birlikleri Başkanı Turgut Öker, çağdaş dünyada Alevilerin kendi adıyla örgütlenmesine izin verildiğini, ancak ortaya çıktığı topraklarda Alevi adıyla dernek kurmanın, cemevi açmanın yasakolduğunu savundu. Duruşmada söz alan diğer davalılar da davanın reddini talep etti.  
    
Yargıç Yılmaz İğrek, Alevi-Bektaşi Kuruluşları Birliği Kültür Derneği'nin, 2908 sayılı Dernekler Kanunu'nun 5/6, 10/2, ve 50. maddeleri uyarınca feshine karar verildiğini açıkladı.

Yargıç İğrek, kararını açıkladıktan sonra, "Benim, Alevi toplumuna sempatim var. Yasaları uyguladım" dedi.

Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, Alevi-Bektaşi Kuruluşları Birliği Kültür Derneği'ni, 'azınlık yaratarak, herhangi bir bölgenin veya ırkın veya sınıfın veya veya bir dil ve mezhepten olanların diğerlerine hakim veya diğerlerinden imtiyazlı olmasını sağlayacağı' gerekçesiyle kapattı.

Bugünkü karar duruşmasına Alevi Derneği avukatları ile Dernek yöneticileri katıldı. Ankara 2. Asliye Hukuk Hakimi Yılmaz İğrek, İçişleri Bakanlığı'na gönderilen yazının yanıtının geldiğini bildirdi. Cumhuriyet Savcısı Fuat Samancı da, mütalaasının hazır olduğunu söyledi. Savcı Samancı, Derneğin kuruluşuna ilişkin belgelerin 25.9.2000 tarihinde Ankara Valiliği'ne verildiğini, ancak Dernek tüzüğünde yer alan amaç bölümündeki hükümlerin Dernekler Yasası'na aykırı olduğu gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı'na başvurulduğunu anımsattı. Bunun üzerine Bakanlık henüz incelemesini sürdürürken 7.5.2001 tarihinde Derneğin kuruluşuna ilişkin alındı belgesinin Dernek yöneticilerine verildiğini anlatan Savcı Samancı, 25.6.2001 tarihinde Dernekten 30 gün içerisinde tüzüğünün değiştirilmesinin istendiğini, ancak Derneğin yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle buna yanaşmadığı ifade edildi. Anayasa'nın 14 ve 24. maddeleriyle Dernekler Yasası'nın 5. maddesini okuyan Samancı, Derneğin kapatılmasına ilişkin mütalaasını şöyle açıkladı:

"Bu hükümlere göre; Alevi-Bektaşi adı altında dernek kurulamayacağı, Alevi sözcüğünün bir mezhep ve dini terim olduğu, bu hükme dayanılarak veya bu ad altında Aleviliği odaklaştıracak dernek kurulamayacağı, aksi halde karşıt ve benzer dini ve örfi derneklerin de kurulmasının kaçınılmaz olacağı durumun yasanın öngördüğü devletin milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğünü bozacağı, kezza Alevi-Bektaşi adıyla dernek kurulması 2908 sayılı Yasa'nın 5. maddesi 6. bendinde yer alan, '...bir din ve ya mezhepten olanların diğerlerine hakim veya diğerlerinden imtiyazlı olacağı' sonucunu doğuracağı, oysa Alevilik ve diğer mezhepler gibi ülkeleri uygulamaları Anayasa ve yasaların teminatı altında, ülkenin yaşanan gerçekleri olduğu, ancak herkes Anayasa ve yasaların kmoyduğu sınırlar çerçevesinde kalmak kaydıyla dini faaliyetlerinde bulunabileceği gibi Dernek ve Vakıf kurma haklarını da kullanabileceği, bu hakları kullanırken ülkenin, milletin birlik ve beraberliğine, bölünmez bütünlüğüne zarar gelmemesine azami derecede riayet etmek mecburiyetinde olduğunu gözden uzak tutmaması gerekir."

Alevi Derneği'nin avukatı Hıdır Özcan ise, Derneğin başvurusundan sonra İçişleri Bakanlığı'nın Kültür Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan görüş sorduğunu ve Kültür Bakanlığı'nın, bu tür derneklerin kültürün zenginliği olduğunu, haklarında Dernekler Yasası'nın uygulanmaması gerektiğini bildirdiğini söyledi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ise, Alevi-Bektaşi kültür ve öğretisinin araştırılması ve yaşatılması için çalışmalar yapmanın, bu doğrultuda Alevi Bektaşi kuruluşları arasında eşgüdüm dayanışması sağlamak gibi amaca sahip derneklerin faaliyette bulunamayacağını bildirdiğini belirten avukat Özcan, Diyanet'in Alevi ve Bektaşi adını kullanmanın bölücülük olduğunu savunduğunu da kaydetti.

Kendisinin Diyanet hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, Diyanet müfettişleri ve devlet bakanlığını aldatarak bu tip bir rapor düzenlemediğinin Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan tarafından bildirildiğini anlatan Özcan, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın bu konuda olumlu görüş 
belirten kararları olduğunu söyledi.

Dernek yöneticilerinin de davanın reddedilmesi yönündeki savunmalarını dinleyen Hakim Yılmaz İğrek, Alevi-Bektaşi Kuruluşları Birliği Kültür Derneği'nin feshedilemsine karar verdi. Hakim İğrek, bu kararını Dernekler Yasası'nın 5/6, 10/2 ve 50'inci maddelerine dayandırdı.


Alevi-Bektaşi Kuruluşları Birliği Kültür Derneği'nin Kapatılması        
  
Adı kültür derneği. Amacı da açıklanmış. Yurttaşların, inanç alanına ilişkin çalışmalar yapmak üzere bir araya gelmeleri, demokrasilerde doğal. Ancak Türkiye'de, yasaklar rejimi var. Anayasa hem laik devlet yapısına (2. madde) ilişkin vurgu içeriyor, hem de dini alanda örgütlenmeye (Diyanet İşleri Başkanlığı başlıklı 59. madde) gidiyor. Bununla da yetinmiyor; ilk ve ortaöğretim okulları müfredat programına zorunlu din dersi eğitimini yerleştiriyor (24. madde). "Laik" devlet tarafından, belirli bir dinin (İslam dininin), belirli bir mezhebinin (Sunni), belirli bir kolunun (Hanefi) eğitim-öğretimi ve uygulaması gerçekleştiriliyor.

Dinin siyasallaşması, din ve inanç özgürlüğü hakkının kötüye kullanılmasıdır. Ancak, hakların kötüye kullanıldığına da rastlanması, istisnanın (yasaklama ya da sınırlamanın) kural haline getirilmesini gerektirmez. Aslolan özgürlüktür. Bu açıdan bakıldığında, laik devletin din hizmeti vermesi laiklik ilkesine aykırıdır. Laik devletin, hem Anayasasına eşitlik ilkesini yazması hem de belirli bir din ve inanç mensuplarına hizmet vermesi eşitlik ilkesine aykırıdır. Yalnız bu kadar da değil. Din özgürlüğü tamamen bireyin özel alanıdır. Bir dine inanıp inanmamak bireyin hakkıdır. Devlet, yurttaşlarına sormadan, onların çocuklarına belirli bir din ve inancın kurallarını aşılamaktadır. Yalnız bununla da kalmamakta, TRT aracılığı ile tüm topluma belirli bir dini, belirli bir mezhebi yayma işini üstlenmektedir. Oysa devletin laik niteliği buna engeldir ve biz yurttaşlar devlete böyle bir görev ve yetki vermiş değiliz.

Bireyin özgürlük alanı ise inanç alanı; aynı şekilde düşünen insanların bir araya gelmelerini ve dernek formatında bir araya gelmelerini, doğal bir hak olarak görmek gerekir. Demokratik bir devletin yapması gereken, bu alandaki haklarını kullanmak isteyenlere yardımcı olmaktır. Gölge olmamaktır yani. Bu hakları kötüye kullanmak isteyenler olduğunda da hukukun gerektirdiğini yapmaktır devletin görevi. Devletin görevi, Türkiye'nin olağanüstü bir zenginlik kaynağı olan, çoğulcu etnik, dilsel, dinsel ve kültürel dokusuna uyum sağlamaktır. Reddetmek, yok saymak, anti demokratik bir tutumdur. Yurttaşlarının farklı özelliğini reddeden bir devlet, demokratik devlet olarak nitelenebilir mi?

Anayasanın değişen 33. maddesi karşısında, Dernekler Yasasının 5. maddesi hükmü bir değer ifade etmez.

Alevi-Bektaşi Kuruluşları Birliği Kültür Derneği davası, yasakçı pratiğin bir örneğidir. Tümüyle gönüllülük esasına dayalı bir birlikteliğe, devlet organlarının müdahalesi kabul edilemez. Yurttaşların demokratik örgütlenmeleri teşvik edilmelidir. Örgütlenme alanında da özgürlükler rejimi hakim olmalıdır.